26 Ağustos 2015 Çarşamba

SESSİZLİĞİN GÖLGESİNDE

Sesler...Farklı yüreklerden rengarenk çıkan,kimi iğneleyici ve keskince yükselen ...kimi yüreklere serin sular serpen sesler

Sesler...yürekleri acıtmak için büyütülen
Sesler...yüreklerin derdine dermen olan 
Ve sesler,sessizliğin kapılarını zorlayan;o asaletini ''gereksiz bir cevapla'' bozmaya uğraşan,mayası insan olan...


Akıp giden zaman girdabında sürüklenen insan acizce kurduğu her cümlenin  hesabını vererek yeni güne başlıyor ve acıtmak için kurulan her cümle için bir hüzün biriktiriyor gönül duvarlarında...


Yakın ve uzak eşitleniyor,sevdiğin ve sevmediğin iki yürek farksızlaşıyor.Ve sende bir ruh taşıyorsun;an geliyor,gün geliyor aynı döngü seni buluyor,bir başka yolda ve zamanda diliyle yürek bileyenlerden oluvermişsin...


Ya sonrası?Ya sonrası?
Ortalık hüzün gölü olmuş çıkmış...Ayrılık kokulu yaralardan göz yaşı akıyor.Zamanın da kuramadığın ''ben'' dediğin benliğini,kaptırmış olduğun fitne-fesat girdabında eritirsen o hayalini kurduğun masal bitiyor.


Zamanında çirkince sana savrulan ne varsa o yürek sessizliği duvarına çarpıp buhar olsaydı.İşte o zaman dertlenmenin muhabbetin bir mana-i kifayeti oluyor.


Sen konuşmanın görgüsüzlüğünden uzak,sadece mevsimlerin adını sayıklıyorsun yüreğinde...
-''İşte bir imtihan gibi yağmur bulutları gibi yağan sabır yağmurlarından arınıp,benden sana sadece ''selam olsun'' deyip  geçiyorum!..''


Zor mu?
Elbette zor...
En hırslı seni yiyip bitiren duyguların esiriyken sabitlenmek,dilini ve yüreğini sakinleştirmek sağlam bir ruh iradesiyle sabretmek ve sonunda yürek sakinliğini bulmak...


Sevinirsin çoğu zamanlar yürek suskunluğuna...Sevdiğin gelir acıtır ve giderken sevmediklerine devreder kırıp dökme nöbetlerini...ve bir sonunun olduğunun bildiğin nefeslere katlanırsın bu sahte hayatlara...


Sessizliğin azığın olur gönlüne...Sessiz gölgelerinin huzurlu esintisinden oturanları hayal edersin hayal dünyanda...Ve kendi suskun gönlünde biriktirirsin  suskunluklarını...


Yeri ve zamanı geldiğinde dilsiz şeytan olmadan sessizliğin asaletini yakıştırırsın kendine...Dengesini kurduğun her sessiz cümle seni sensiz yüreğinde hayalini kurduklarına yaklaştırır.


Önce ruh günahına karşılık en zor ve bir o kadar da kolay adımı atarsın;Seni hüzün mevsimlerine yakınlaştıranlara inat susarsın,kırgınlıklarını sessizliğinle toplarsın.Düştüğün yerden dirilirsin silkinerek...


Bunca yaşadığın acıya inat,sadece haksızlıklar için haykırsın susan yüreğin!Konuşmanın vakti  geldiğinde kendi acından öte,iyiliğe ve doğruluğa muhtaç olan her canlı için her adaletsizlik için kelimeleri cümle yapıp dizersin hadsizlere karşı...


Sevgi için,dost için,can için dertlerin ve davan için harfler seçersin sessiz yüreğinden ince ince...


Ve sonra ne mi olur?
Cümle diyarının en güzel kelamların senin için yeniden var olur.Sevgi çağırır,mutluluk çağırır,dostluk çağırır biten sevgi köşkün için..


Sesler bir başka olur artık ve sessizliğin gölgesinde dinleneceğin o vaat edilmiş huzur diyarına çağıran nidaya dönüşür.Ve sen bütün bu hazineyi sadece susarak kazanırsın .Susarak ve sabra susayarak...
''Söz gümüşse sukut altındır.'' sessiz gönül diyarında...



@ilkSEN  
2.5.2015



(gönülden yansıyan sağanak yazılar 18)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder