DAVETSİZ MİSAFİR
hazırlıksız yakalar
ansızın gelir
haber vermeden
kapıyı çalmadan
sessiz sedasız
genç yaşlı
çoluk çocuk
en sevdiğin
az sevdiğin
hiç sevmediğin
nefret ettiğin
fark etmez
geldi mi geri dönmez
ah can dediğimize
canım dediğimize
ansızın dokunur ki
canından bir parça kopar
emir büyük yerden dir
hesap soracak gücün yoktur
soluğun kesilir
sesin çıkmaz
göz yaşların sel olur
akar içine oluk oluk
teselli ararsın o an
bulamazsın
bir kuru yaprak gibi
dalından kopup düşmüştür
kara toprağa
ordan gelmedik mi sanki
yine oraya dönmeyecekmiyiz
ismi soğuk
rengi kara
sesi uğultulu
diller söylemeye varmaz
bulmaca gibi
dört kelimeden oluşur
soldan sağa
sağdan sola
yukarıdan aşağı
yolunu şaşırmaz
geldi mi alır götürür
bir kuşu kafesinden
alır gibi
götürür ruhu
bedeni kara toprağa bırakarak
geride derin izler bırakarak
ismi soğuk kelime
''ölüm''
''hak''ın takdiri
ayrılıklar olmasa dediğimiz
alışılması zor
zaman isteyen
zaman olsa da geçmeyen
yaktığı yerde
küllense de için için yanan
ah ölüm bir gün herkesin
kapısının çalacak
hep geç gelsin diye
hayıflandığımız
gelirse de hayırlı gelsin
dediğimiz korkarak da olsa
geldiğinde davetsiz misafirin
kelimelerin,sözlerin
kifayetsiz kaldığı
sessiz bir çığlıktır
''ÖLÜM''
ne olur gelme dediğimiz
nerde?nasıl?ne zaman?
geleceği belli olmayan
(gönülden yansıyan sağanak yazılarım 7 )
@ilksen
31.7.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder